semaver
Active member
15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsünün yıldönümü ötürüsıyla Yas ve Zafer İkileminde 15 Temmuz Paneli gerçekleştirildi. Pandemi tedbirleri kapsamında çevrimiçi olarak gerçekleştirilen panelde 15 Temmuz darbe teşebbüsü yas ve zafer açılarından değerlendirildi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “15 Temmuz’un biroldukca boyutu var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 15 Temmuz’un tarihimizde üzerinde soru işaretlerinin epey fazla olduğu bir kalkışma olarak düşünüleceğini ve konuşulacağını belirterek “Bunu değerlendirirken kesinlikle tek boyuttan değerlendirmemek gerekiyor. Ferdi boyut var, toplum psikolojisi boyutu var, askeri hiyerarşinin ortasındaki boyutu var. Öteki taraftan da siyasi yapıyla ilgili boyutu var. Bütün bu boyutları farklı başka ele almak gerekir.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bireyin omurundaki en büyük travma ihanettir”
Geçmiş yaşanan travmaların bu biçimde bir darbedeki rolüne de bakılması ve bunun bilinmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çözülmemiş yasların bu darbedeki rolü nedir? Bu darbeye bu açıdan bakmak istiyorum. Nasıl ki bireyin ömründe travmalar vardır. Bireyin hayatındaki en büyük travma ihanettir. Travma ölçeğine göre ikinci sırada eşin mevti geliyor. Birinci sırada eşinin ihaneti geliyor. İhanet vefatından daha epeyce insanı sarsıyor. İhanet insanı en çok travmatize eden bir olay. Darbeler de asında birer ihanet olaylarıdır. Toplumda önemli travma tesirleri vardır ve travma sonuçları vardır.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Askeri darbelerin hepsi birer toplumsal travmadır”
Cumhuriyet periyodundan itibaren darbelerden örnekler veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 27 Mayıs darbesiyle birfazlaca kazanımının alt üst olduğunu belirterek “Askeri darbelerin hepsi birer travma. Toplumsal travma. Askeri travmadır hepsi. Bu travmada 27 Mayıs kurbanı bir jenerasyon oluyor. İkinci büyük travma 12 Eylül. 12 Eylül’de de komünist ihtilal olacak savıyla yapılan bir travma. Bu travmanın da kurbanları oluştu. Ne oldu? 17 yaşındaki çocuğun yaşı büyütülüp idam edildi. bu vakitte 50’ye yakın kişi idam edildi. Bunların birçoğu da bir soldan bir sağdan diye idam edildi. Kenan Cihan itiraf etti. Burada da travma kurbanları oluştu. Birincisinde demokrat kesim incindi, ikincisinde sosyalist kesim incindi. Kurbanlar ortaya çıktı. Travma kurbanı oluşturan üçüncü darbe de postmodern darbe diye de isimlendirilen 28 Şubat darbesi oldu. 28 Şubat’ta silahlı kuvvetlerden uzaklaştırılan 1500 kişi YAŞ sonucuyla ayrıldı. 10 bin üstündeki kişi de ayrılmak zorunda bırakıldı. Birebir biçimde bu kılık kıyafete yansıdı. Üniversite eğitimi alamayanlar oldu. Bunlar da o devrin darbe kurbanları oldu. Bütün bu kurbanlar oluşmuşken 15 Temmuz’da darbe teşebbüsü oldu.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “15 Temmuz’da sıklet merkezleri değişti”
15 Temmuz darbe teşebbüsünün toplumun dayanağıyla önlenmesinde toplumda travma daha sonrası bir birikim oluşmasının tesiri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sıklet merkezleri değişmişti. Sıklet merkezleri daha evvelki darbelerde TRT ve Ankara Radyosu’ydu. Buraları işgal ettiğinde tüm yayınlar durduruluyordu. Burada sıklet merkezi toplumsal medyaydı, bağlantı alanlarıydı. Darbe yapacaklar bunları denetim edemedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplumsal medya aracılığıyla ulaştı ve sıklet merkezleri yer değiştirdiği için darbe bu türlü sonuçlandı.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dindar STK’lar siyasileşmemeli, ticarileşmemeli, dünyevileşmemeli”
15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştirmek isteyen FETÖ yapılanmasının kendi kitlelerini nasıl etkilediğini de belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sormayan, düşünmeyen ve itaat eden bir küme ortaya çıkıyor. FETÖ’de de bu biçimde bir pak imamlık anlayışı var. 15 Temmuz’un en büyük öğretisi bu oldu. Cemaatle cemaatçilik karıştırılmamalıdır. Cemaatler dini STK’lardır. Dindar STK’lar siyasileşmemeli, ticarileşmemeli, dünyevileşmemeli. Sen din üzere yüksek bir mevzu teziyle yola çıkıyorsun. Dini göstererek dünyayı satın alamazsın, ticaret yapamazsın ve dini göstererek siyaset toplayamazsın.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bizim kültürümüzde zafer kültürü var”
Kolektif şuurda seçilmiş kimlik teriminin olduğunu kaydeden Tarhan, “Nasıl bir insanın kendi şuuru var, bir de şuur altı var ise aslında çözülmemiş travmaları vardır. O çözülmemiş travmaların kişinin bugünkü davranışlarının ve komplekslerinin niçinidir aslında. İnsan ömründe tutunabilmek için bir şeyi seçer. Osmanlı seçilmiş kimlik olarak İstanbul’un fethini seçti. Osmanlı’nın büyük devlet olmasında İstanbul’un fethi onun oluşturduğu seçilmiş zafer duygusu Osmanlı’nın büyümesinde büyük rolü vardı. Cumhuriyet kurtuluş savaşını seçti. Bu yanlışsız bir seçimdi. Onun üzerine Cumhuriyet inşa edildi. Şu andaki 15 Temmuz ise seçilmiş kimlik olarak seçilmiş bir acı ve lanet okuma olarak seçiyoruz lakin bu bizim kültürümüzde yok. Bizim kültürümüzde zafer kültürü var. 15 Temmuz’a Demokrasi Bayramı dedik. Milletin demokrasiye karşı şuur göstermesi üzere sunmamız lazım.” dedi.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “15 Temmuz darbe teşebbüsü, öteki darbelerden farklıydı”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Türkiye’nin geçmişinde bir fazlaca darbe olduğunu hatırlatarak 15 Temmuz darbe teşebbüsün daha evvelki darbelerden farklı olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, hayli ağır şiddetin kullanıldığı, ordunun hava kuvvetlerinin ağır bir biçimde darbe sisteminin içerisinde yer aldığı ve halkın da birinci kez sokaklara dökülerek kendi ordusunun ortasındaki bir kümeyle karşı karşıya geldiği özel bir darbe teşebbüsü olduğunu söz etti.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “15 Temmuz Türkiye toplumu açısından travmatik bir olaydır”
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “15 Temmuz darbe teşebbüsü, doğal olarak hayli ağır bir şiddetin ve ağır bir ordu kalkışması olarak da kıymetlendirilebileceği için Türkiye toplumu açısından fazlaca travmatik de bir olaydır. Travmalar birlikteinde yasları da getirdiği için bugün ikisini birden değerlendireceğiz. Zira yalnızca 250’ye yakın insanın ömrünü kaybetmesi açısından bakmıyoruz olaya. bununla birlikte kaybedilen diğer şeyler de var. örneğin orduya duyulan itimat. Yapılan bütün araştırmalarda silahlı kuvvetler bütün bu darbe teşebbüslerine karşın Türk halkının en hayli güvendiği kurum olarak ortaya çıkardı. Türk askerinin Türk insanına silah çekebileceği hiç hayal edilmemişti. Birinci sefer halkın üzerine ateş açan bir orduyla karşı karşıya kaldık ve bu birinci kere naklen yayınlandı. Bütün Türkiye’nin izlediği bir müddetç içerisinde gerçekleşti. Zira birinci kez toplumsal medyanın olduğu bir ortamda yaşıyoruz. Bütün olayları herkes oradan izledi. Travma toplumun en ücra köşelerine kadar gitti.” diye konuştu.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Silahlı kuvvetlerin ve adalet sisteminin objektif düzenlenmesi önemli”
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Bizden onlardan üzere ayrımların epey da fazla işe yaramadığını, bizden zannettiğiniz bireylerin tam bilakis dönüştürülebileceğini görüyoruz. 15 Temmuz darbesi aslında iktidarın bizden dediği beşerler tarafınca gerçekleştirildi. Bunu da göz gerisi etmek de lazım. Onun için kimin kimden olduğunu tespit etmek mümkün olmayabiliyor. Bu manada mümkün olduğu kadar silahlı kuvvetlerin, adalet sisteminin objektif, rastgele bir tarafa yakın olmadan düzenlenmesi şekillendirilmesi fazlaca değerli.” diye konuştu.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “15 Temmuz’dan ders alınmalı, travma ve yas aşılmalıdır”
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, 15 Temmuz sürecinde epey ağır bedel ösöylemiş olduğini belirterek 15 Temmuz’dan ders alınarak objektif bir devlet yapısı üretilmesi gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliği bir zafer hikayesi üzerine kurulmuştur. İstiklal harbinin kazanılmasından daha sonra Lozan’la simgeleşmiştir. daha sonrasında Montrö ile simgeleşmiştir. Türkiye adım adım ikinci dünya savaşına kadar olan periyotta Türkiye Cumhuriyeti devletinin hudutlarını adım adım tahkim etmiştir.” dedi. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, travma üzerine kurulmuş hiç bir devlet kıssası, toplum öyküsü, ulusal ve ulusal kimlik öyküsünün kalıcı olarak sürdürülemeyeceğini belirterek travma ve yasın aşılması ve bitirilmesi gereken şeyler olduğunun altını çizdi.
Program, Üsküdar Üniversitesi resmi Youtube kanalı üzerinden de canlı olarak yayınlandı. Üsküdar Üniversitesi’nde 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yıldönümünde çeşitli etkinlikler de düzenlendi.
Hibya Haber Ajansı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “15 Temmuz’un biroldukca boyutu var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 15 Temmuz’un tarihimizde üzerinde soru işaretlerinin epey fazla olduğu bir kalkışma olarak düşünüleceğini ve konuşulacağını belirterek “Bunu değerlendirirken kesinlikle tek boyuttan değerlendirmemek gerekiyor. Ferdi boyut var, toplum psikolojisi boyutu var, askeri hiyerarşinin ortasındaki boyutu var. Öteki taraftan da siyasi yapıyla ilgili boyutu var. Bütün bu boyutları farklı başka ele almak gerekir.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bireyin omurundaki en büyük travma ihanettir”
Geçmiş yaşanan travmaların bu biçimde bir darbedeki rolüne de bakılması ve bunun bilinmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çözülmemiş yasların bu darbedeki rolü nedir? Bu darbeye bu açıdan bakmak istiyorum. Nasıl ki bireyin ömründe travmalar vardır. Bireyin hayatındaki en büyük travma ihanettir. Travma ölçeğine göre ikinci sırada eşin mevti geliyor. Birinci sırada eşinin ihaneti geliyor. İhanet vefatından daha epeyce insanı sarsıyor. İhanet insanı en çok travmatize eden bir olay. Darbeler de asında birer ihanet olaylarıdır. Toplumda önemli travma tesirleri vardır ve travma sonuçları vardır.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Askeri darbelerin hepsi birer toplumsal travmadır”
Cumhuriyet periyodundan itibaren darbelerden örnekler veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 27 Mayıs darbesiyle birfazlaca kazanımının alt üst olduğunu belirterek “Askeri darbelerin hepsi birer travma. Toplumsal travma. Askeri travmadır hepsi. Bu travmada 27 Mayıs kurbanı bir jenerasyon oluyor. İkinci büyük travma 12 Eylül. 12 Eylül’de de komünist ihtilal olacak savıyla yapılan bir travma. Bu travmanın da kurbanları oluştu. Ne oldu? 17 yaşındaki çocuğun yaşı büyütülüp idam edildi. bu vakitte 50’ye yakın kişi idam edildi. Bunların birçoğu da bir soldan bir sağdan diye idam edildi. Kenan Cihan itiraf etti. Burada da travma kurbanları oluştu. Birincisinde demokrat kesim incindi, ikincisinde sosyalist kesim incindi. Kurbanlar ortaya çıktı. Travma kurbanı oluşturan üçüncü darbe de postmodern darbe diye de isimlendirilen 28 Şubat darbesi oldu. 28 Şubat’ta silahlı kuvvetlerden uzaklaştırılan 1500 kişi YAŞ sonucuyla ayrıldı. 10 bin üstündeki kişi de ayrılmak zorunda bırakıldı. Birebir biçimde bu kılık kıyafete yansıdı. Üniversite eğitimi alamayanlar oldu. Bunlar da o devrin darbe kurbanları oldu. Bütün bu kurbanlar oluşmuşken 15 Temmuz’da darbe teşebbüsü oldu.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “15 Temmuz’da sıklet merkezleri değişti”
15 Temmuz darbe teşebbüsünün toplumun dayanağıyla önlenmesinde toplumda travma daha sonrası bir birikim oluşmasının tesiri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sıklet merkezleri değişmişti. Sıklet merkezleri daha evvelki darbelerde TRT ve Ankara Radyosu’ydu. Buraları işgal ettiğinde tüm yayınlar durduruluyordu. Burada sıklet merkezi toplumsal medyaydı, bağlantı alanlarıydı. Darbe yapacaklar bunları denetim edemedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplumsal medya aracılığıyla ulaştı ve sıklet merkezleri yer değiştirdiği için darbe bu türlü sonuçlandı.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dindar STK’lar siyasileşmemeli, ticarileşmemeli, dünyevileşmemeli”
15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştirmek isteyen FETÖ yapılanmasının kendi kitlelerini nasıl etkilediğini de belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sormayan, düşünmeyen ve itaat eden bir küme ortaya çıkıyor. FETÖ’de de bu biçimde bir pak imamlık anlayışı var. 15 Temmuz’un en büyük öğretisi bu oldu. Cemaatle cemaatçilik karıştırılmamalıdır. Cemaatler dini STK’lardır. Dindar STK’lar siyasileşmemeli, ticarileşmemeli, dünyevileşmemeli. Sen din üzere yüksek bir mevzu teziyle yola çıkıyorsun. Dini göstererek dünyayı satın alamazsın, ticaret yapamazsın ve dini göstererek siyaset toplayamazsın.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bizim kültürümüzde zafer kültürü var”
Kolektif şuurda seçilmiş kimlik teriminin olduğunu kaydeden Tarhan, “Nasıl bir insanın kendi şuuru var, bir de şuur altı var ise aslında çözülmemiş travmaları vardır. O çözülmemiş travmaların kişinin bugünkü davranışlarının ve komplekslerinin niçinidir aslında. İnsan ömründe tutunabilmek için bir şeyi seçer. Osmanlı seçilmiş kimlik olarak İstanbul’un fethini seçti. Osmanlı’nın büyük devlet olmasında İstanbul’un fethi onun oluşturduğu seçilmiş zafer duygusu Osmanlı’nın büyümesinde büyük rolü vardı. Cumhuriyet kurtuluş savaşını seçti. Bu yanlışsız bir seçimdi. Onun üzerine Cumhuriyet inşa edildi. Şu andaki 15 Temmuz ise seçilmiş kimlik olarak seçilmiş bir acı ve lanet okuma olarak seçiyoruz lakin bu bizim kültürümüzde yok. Bizim kültürümüzde zafer kültürü var. 15 Temmuz’a Demokrasi Bayramı dedik. Milletin demokrasiye karşı şuur göstermesi üzere sunmamız lazım.” dedi.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “15 Temmuz darbe teşebbüsü, öteki darbelerden farklıydı”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Türkiye’nin geçmişinde bir fazlaca darbe olduğunu hatırlatarak 15 Temmuz darbe teşebbüsün daha evvelki darbelerden farklı olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, hayli ağır şiddetin kullanıldığı, ordunun hava kuvvetlerinin ağır bir biçimde darbe sisteminin içerisinde yer aldığı ve halkın da birinci kez sokaklara dökülerek kendi ordusunun ortasındaki bir kümeyle karşı karşıya geldiği özel bir darbe teşebbüsü olduğunu söz etti.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “15 Temmuz Türkiye toplumu açısından travmatik bir olaydır”
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “15 Temmuz darbe teşebbüsü, doğal olarak hayli ağır bir şiddetin ve ağır bir ordu kalkışması olarak da kıymetlendirilebileceği için Türkiye toplumu açısından fazlaca travmatik de bir olaydır. Travmalar birlikteinde yasları da getirdiği için bugün ikisini birden değerlendireceğiz. Zira yalnızca 250’ye yakın insanın ömrünü kaybetmesi açısından bakmıyoruz olaya. bununla birlikte kaybedilen diğer şeyler de var. örneğin orduya duyulan itimat. Yapılan bütün araştırmalarda silahlı kuvvetler bütün bu darbe teşebbüslerine karşın Türk halkının en hayli güvendiği kurum olarak ortaya çıkardı. Türk askerinin Türk insanına silah çekebileceği hiç hayal edilmemişti. Birinci sefer halkın üzerine ateş açan bir orduyla karşı karşıya kaldık ve bu birinci kere naklen yayınlandı. Bütün Türkiye’nin izlediği bir müddetç içerisinde gerçekleşti. Zira birinci kez toplumsal medyanın olduğu bir ortamda yaşıyoruz. Bütün olayları herkes oradan izledi. Travma toplumun en ücra köşelerine kadar gitti.” diye konuştu.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Silahlı kuvvetlerin ve adalet sisteminin objektif düzenlenmesi önemli”
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Bizden onlardan üzere ayrımların epey da fazla işe yaramadığını, bizden zannettiğiniz bireylerin tam bilakis dönüştürülebileceğini görüyoruz. 15 Temmuz darbesi aslında iktidarın bizden dediği beşerler tarafınca gerçekleştirildi. Bunu da göz gerisi etmek de lazım. Onun için kimin kimden olduğunu tespit etmek mümkün olmayabiliyor. Bu manada mümkün olduğu kadar silahlı kuvvetlerin, adalet sisteminin objektif, rastgele bir tarafa yakın olmadan düzenlenmesi şekillendirilmesi fazlaca değerli.” diye konuştu.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “15 Temmuz’dan ders alınmalı, travma ve yas aşılmalıdır”
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, 15 Temmuz sürecinde epey ağır bedel ösöylemiş olduğini belirterek 15 Temmuz’dan ders alınarak objektif bir devlet yapısı üretilmesi gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliği bir zafer hikayesi üzerine kurulmuştur. İstiklal harbinin kazanılmasından daha sonra Lozan’la simgeleşmiştir. daha sonrasında Montrö ile simgeleşmiştir. Türkiye adım adım ikinci dünya savaşına kadar olan periyotta Türkiye Cumhuriyeti devletinin hudutlarını adım adım tahkim etmiştir.” dedi. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, travma üzerine kurulmuş hiç bir devlet kıssası, toplum öyküsü, ulusal ve ulusal kimlik öyküsünün kalıcı olarak sürdürülemeyeceğini belirterek travma ve yasın aşılması ve bitirilmesi gereken şeyler olduğunun altını çizdi.
Program, Üsküdar Üniversitesi resmi Youtube kanalı üzerinden de canlı olarak yayınlandı. Üsküdar Üniversitesi’nde 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yıldönümünde çeşitli etkinlikler de düzenlendi.
Hibya Haber Ajansı