İskonto Tenzilat Nedir ?

Berk

New member
İskonto Tenzilat Nedir? Ekonomik Bir Kavramın Toplumsal Adalet Boyutu

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle yalnızca bir ekonomi terimini değil, aynı zamanda toplumun derinlerinde yankılanan bir adalet meselesini konuşmak istiyorum: İskonto ve tenzilat. Kulağa kuru bir finansal kavram gibi gelebilir, ancak aslında işin içinde çok daha fazlası var. Çünkü “değerin düşürülmesi” yalnızca rakamlarda değil, bazen insanların yaşamlarında, fırsat eşitliğinde, hatta duygusal dünyasında da karşımıza çıkıyor.

Ekonomideki Anlamı: İskonto ve Tenzilat

Basitçe ifade etmek gerekirse, iskonto bir mal ya da hizmetin fiyatında yapılan indirim, tenzilat ise genellikle mali tablolarda veya hesaplarda yapılan düşürmedir. Bir borcun erken ödenmesi halinde yapılan indirim “iskonto”, bir malın fiyatından yapılan ticari indirim ise “tenzilat” olarak adlandırılır.

Ancak bu terimler, yalnızca muhasebe defterlerinde kalmaz; toplumun adalet terazisinde de anlam bulur. Çünkü bir şeyin “değerinin düşürülmesi” bazen bir insana, bir gruba ya da bir toplumsal role uygulanır.

Toplumsal Cinsiyet ve Görünmeyen İskontolar

Kadınların iş yaşamında, sanat alanında, bilimde ya da siyasette maruz kaldıkları görünmez iskonto biçimleri vardır. Aynı işe aynı emeği koymalarına rağmen, ücret farklarıyla, temsil eksikliğiyle, karar mekanizmalarından dışlanmayla “değerleri düşürülür.”

Bu noktada kadınların yaklaşımı genellikle empati odaklı olur. Kadınlar, tenzilatın sadece kendilerine değil, sistemin tüm paydaşlarına zarar verdiğini hissederler. Bir kadın çalışan maaş adaletsizliğini dile getirdiğinde, aslında tüm kurumun vicdanına seslenir. Bu, salt ekonomik bir mesele değil; insan onurunun korunması meselesidir.

Erkeklerin Perspektifi: Analitik ve Çözüm Odaklı Yaklaşım

Erkekler ise genellikle bu konulara daha analitik bir gözle bakar. “Neden böyle oluyor, sistem nerede tıkanıyor, çözüm nasıl üretilebilir?” diye sorarlar. Bu yönüyle erkek bakışı, dönüşüm için stratejik bir zemindir. Ancak sorun, bazen bu analitik yaklaşımın duygusal boyutu gölgede bırakmasıdır.

İşte burada kadınların empatisiyle erkeklerin analitiği birleştiğinde adil bir ekonomi yaratılabilir. Tıpkı bir finansal tabloda denge sağlamak gibi, toplumsal tabloda da dengeye ihtiyaç vardır.

Sosyal Adaletin Ekonomik Dili

İskonto ve tenzilat kavramları sosyal adaletle iç içe düşünüldüğünde, karşımıza şu sorular çıkar:

– Kimlerin emeği sistematik olarak “iskonto” ediliyor?

– Kimlerin sesi toplumsal tenzilatlara uğruyor?

– Hangi gruplar, görünmeyen indirimlerle toplumun tam paydaşı olmaktan uzaklaştırılıyor?

Bir kadının liderlik ettiği bir projede başarısı “şans” olarak görülüyorsa, orada bir zihinsel tenzilat vardır. Bir erkek duygularını ifade ettiğinde “zayıflık”la etiketleniyorsa, o da toplumsal rollerin iskontosuna uğramıştır. Dolayısıyla mesele, sadece ekonomik değil; değer biçme biçimimizle ilgilidir.

Çeşitliliğin Ekonomik Değeri

Bir toplum, tıpkı bir piyasa gibi, çeşitlilikle güçlenir. Farklı kimlikler, farklı düşünceler, farklı deneyimler sistemin likiditesini artırır.

Kadınların sezgisel gücüyle erkeklerin stratejik yönelimi birleştiğinde, yaratıcı çözümler doğar. LGBTQ+ bireylerin özgün bakış açıları, engelli bireylerin dirençli yaşam deneyimleri veya göçmenlerin çok kültürlü perspektifleri… Bunların hepsi, toplumsal “sermayeyi” artıran unsurlardır.

Ama eğer biz bu çeşitliliği değer yerine “risk” olarak görürsek, aslında kendi geleceğimize iskonto uygulamış oluruz.

Adaletin Defteri: Toplumsal Muhasebe

Toplum da tıpkı bir işletme gibi, bir tür muhasebe tutar. Her gün davranışlarımız, kararlarımız ve sessizliklerimiz bu deftere işlenir.

Bir kadının sesi susturulduğunda, bir azınlık grubun talepleri görmezden gelindiğinde, defterin “alacak” hanesine bir adaletsizlik yazılır.

İskonto, burada sembolik hale gelir: Gerçek değerini tanımadığımız her birey, toplumun toplam değerinden düşülen bir satır olur.

Peki biz bu defteri kimlerle, nasıl tutuyoruz? Hesaplarımızda hangi değerler eksik?

Ekonomiden Eşitliğe: Ortak Çözüm Arayışı

Kadınların sezgisel, empati merkezli yaklaşımı ile erkeklerin çözümcü, analitik bakışı birleştiğinde, ortaya toplumsal refah çıkar.

Bir kadın “Benim emeğim neden daha az değerlendiriliyor?” diye sorduğunda, bir erkek “Bu adaletsizliği nasıl düzeltiriz?” diye düşündüğünde; işte orada eşitlik ekonomisi doğar.

Bu noktada herkesin rolü var:

– Akademisyen, adaletin teorisini üretir.

– İş insanı, adaletin pratiğini uygular.

– Sanatçı, adaletin duygusunu yansıtır.

– Vatandaş, adaletin vicdanını taşır.

Forumdaşlara Düşen Pay: Düşünmek, Sormak, Değiştirmek

Bu tartışmayı burada açmamın nedeni, hep birlikte düşünmek. Ekonomi yalnızca paranın değil, insan ilişkilerinin de yönetimidir.

Sizce:

– Günlük hayatımızda kimlere farkında olmadan “tenzilat” uyguluyoruz?

– İş yerinde, okulda, sokakta değer biçme kriterlerimiz ne kadar adil?

– Kadınların empatisiyle erkeklerin analitiği birleşseydi, toplumda hangi dönüşüm olurdu?

Son Söz: Değerin Gerçek Hali

İskonto ve tenzilat, eğer yalnızca finansal birer terim olarak kalırsa, anlamlarını yitirirler. Gerçek mesele, kimin değerinin düşürülmediği bir dünya kurabilmektir.

Hepimiz bu toplumun muhasebecileriyiz; bazen kalem tutan el, bazen hesap soran göz, bazen de sessizce izleyen vicdanız.

Ama unutmayalım: Adalet, hiçbir zaman “indirimli” gelmez. Onu tam değerinden istemek, hepimizin hakkı.

Söz sizde sevgili forumdaşlar; sizin “değer” defterinizde neler yazıyor?