Haftanın sineması: Kutsal Örümcek… “Gözlerimi kapadım Mahza Amini’yi düşünüyorum”

Suzan

New member
”Şeriatın yalnızca yüzde biri siyasetle ilgilidir. Şeriatta yüzde doksan dokuz ahlak, ibadet, ahiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete mütealliktir; onu da ulül-emirlemiz düşünsünler.”
Divan-ı Harb-i Örfi s.28 (Risale-i Nur)
Kadın aklı, bayan vücudu ve bayan dünyası ile barışamayan şeriat sisteminin geldiği en son nokta İranlı Mahza Amini olmuştu. İran’ da aylardır direnen bayanlar, şeriatın kararlarına karşı gelmek değerine, saçı fazilete alet eden örfi kanunlarla uğraş ederek siyasetin tam ortasında duruş sergiliyorlar. Ne yazık ki, işleyişte, fuhuş ile görünen saç teli içindeki farkı yok sayan şeriat kanunlarını ve aslında hanımı hükmen yok edip, öldürülmesinde sakınca görmeyen bir nizamı irdelemek, laik bir dünya görüşünün tasarrufunda.
Bu hafta yazmak için seçtiğim ” Kutsal Örümcek” sineması, şeriat ve erkek hegemonyasının yarattığı hiyerarşinin açmazlarını daha uygun anlamak açısından epeyce faydalı oldu; lakin direnen bayanlar için bir tahlil üretememesi açısından bir o kadar da üzücü. Sinemanın, Şiiliğin kutsal kenti sayılan İran’ın en büyük ikinci kenti Meşhed üzerinden bayana ve fazilet dünyasına bir bakış atması, yalnızca şeriat nizamında değil, laik toplumlarda da kendini ahlak bekçisi ilan eden erkin eril olduğu gerçeğini asla gizleyemiyor.
Daha epeyce Amerikan sinemalarında görmeye alıştığımız seri katil gerçeği, bir dini inanış ve toplumu temizleme üzere bir misyon üstüne alan inançlı bir erkek üzerinden irdeleniyor.
1981 Tahran doğumlu genç direktör Ali Abbasi, İran’daki İslam İhtilali’nden 2 yıl daha sonra dünyaya gelmiş bir erkek çocuk olarak, Şah periyodunu ya da doğduğu toprakların laik periyotlarını haliyle yaşamamış birisi; lakin kadrajından dökülenlere ve topluma yönelttiği tenkitlere baktığınız vakit şaşırıp kalıyorsunuz. 2018 Cannes Sinema Şenliğinde ”Border” (Sınır) ile belli bir bakış mükafatını kazanan Abbasi, İsveç’ de eğitim aldıktan daha sonra hayatına Danimarka’ da devam etmeyi seçmiş. Border ile epey konuşulan ve kült bir işe imza atan Abbasi’ nin, Kutsal Örümcek ile bir daha fazlaca konuşulmayı hak ettiğini düşünüyorum.
75. Cannes Sinema Şenliğinde dünya prömiyerini yapan Kutsal Örümcek, Ankara Sinema Şenliğinde izlemek isteyip de kaçıranlar için kısa bir süreliğine tekrar vizyona girdi. Bayan oyuncusu Zar Amir Ebrahimi’ye ” En âlâ Bayan Oyuncu” mükafatını getiren sineması için ”Filmim bir seri katil sineması değil, katil ruhlu bir toplumun sineması.” diyor Abbasi. Bu cümleyi bayan cinayetlerinde artışa geçen tüm toplumlara başlık olarak atmak daha gerçek diye düşünüyorum.

İLKEL VE FEODAL TOPLUMLARDA KATİLLERİN KAHRAMANLIĞA EVRİLİŞİ
2001 yılında İran’ın Meşhed kentinde yaşanan ve üzerinde epeyce konuşulan gerçek bir hadiseden yola çıkılarak yapılan sinemada, inançlı ve namuslu bir adam olarak bilinen Saeed’in, bu kutsal topraklar üzerinde fahişelik yaparak geçinen tüm bayanları öldürme ve toplumu temizleme üzere bir bakılırsav üstlenmiş olduğunu görüyoruz.
Müşteri üzere yaklaşıp motorunun ardına attığı bayanları ilgiye girmeden, boynundaki eşarbı ile iki düğüm atarak katleden Saeed, 6 yıl İran-Irak savaşında bakılırsav almış asker kökenli ve hürmet nazarann bir aileye mensuptur. İki çocuğu ve karısı ile memnun bir aile tablosu çizer üzere görünse de, soğukkanlılıkla işlediği cinayetler bir süre daha sonra onu mutsuz eder; lakin bu mutsuzluğun niçini pişmanlık değil, gazete ve toplumun cinayetlere, yani bu paklığa (!) fazla istek göstermemesidir.
Buram buram bayan düşmanı kokan kadraj; emniyet müdüründen, hakime, savcıdan ,basına, basından toplumun en alt katmanına kadar katilin bulunması için kılını kıpırdatmayan dikey ve yatay işbirlikçi ve yandaş dolu bir erkek ordusunu birleştirmektedir. Bu öyküyü ve klasik ezberi bozan bir bayan çıkar ortaya: Bir araştırmacı gazeteci ve bir bayan hakları aktivisti olan Rahimi Hanım! Şeriat toplumunun acı gerçeğini bilen ve katili ortaya çıkarmak için canını ortaya koyan Rahimi üzerinden de, hanımın o toplumda yok sayıldığını vakit zaman anlayabiliyoruz; otelde tek başına bir oda tutmak istediğinde pürüzle müsabakası, emniyette ve çalıştığı gazetede tacize uğraması, cinayeti ortaya çıkarma uğraşındayken önüne set çekilmek istenmesi üzere..
Caferilik ve Alevilikte sekizinci imam olarak bilinen, Peygamber Hz. Muhammed’in yedinci göbekten torunu olan İmam İstek ismine Saeed tarafınca işlenen cinayetler, sineması püriten bir havaya uygunca sokarken, 1995 Hollywood üretimi Seven (yedi) sinemasının bir öbür versiyonunu hatırlıyoruz birden. Hristiyanlığın 7 ölümcül günahını işleyenlerin seri cinayete kurban gittiği sinemayla şekilsel olarak benzerlik taşısa da, yüklü olarak islami kodları, hanımın şeriat toplumundaki yeri açısından okunması gereken alt metinler olduğunu sık sık gördüğümüz sinema bu açıdan da özgünlük taşıyor..
Her cinayetin akabinde fütursuzca basın muhabirlerine telefon edip cesedin yerini bildiren Saeed, artık toplumun ilgisizliğinden sıkıldığı anda, Rahimi’nin fahişe kılığına girip kendisini avlaması kararı yakalanıyor. İşte o andan itibaren siyasi bir hal alıyor dava. Sokaklarda Saeed yanlıları; onu kahraman ve kurtarıcı ilan eden toplumla, Tahran idaresinden gelen göstermelik bir baskı kararı tutuklanıp çıkarılıyor mahkemeye. Karısı ve çocukları kendisi ile gurur duymakta; imam İstek üzerinden bakılırsavli olduğunu söyleyen katil ise kürsüde şov yapmaktadır.
Bu ortada asker kökenli ve diplomaside ahbap bağlarını kullanan aile reisinin Saeed’ i kurtarma gayretleri ile kendinden emin halleri irkiltici bir boyut alıyor vakit zaman. Ali Abbasi sineması olayın geçtiği kentte çekebilmek için önemli bir uğraş vermiş, fakat olmamış ve sonunda Meşhed Kenti Lübnan’ da canlandırılmış.
Mehdi Bajestani’nin hayat verdiği psikopat, seri katil Saeed ve en yeterli bayan oyuncu mükafatına layık görülen Zar Amir Ebrahimi sahiden inanılmaz bir performansla oynuyorlar.
Esas olay sinemanın finalinde.. Acınası bir hukuk sistemi, ağlanası bir toplum resmi ve alabildiğine iliklere işleyen bayan düşmanlığı.
ve gözlerimi kapattım, Mahza Amini’yi düşünüyorum..
Hepinize düzgün seyirler…

Özlem KALKAN